Revizyon Cerrahisi İçin En İyi 2 Yöntem Yarışıyor!

Yayın Tarihi: 09/01/2021

SADI-S mi Mini Gastrik Bypass mı? Hangi Revizyon Ameliyatı Daha İyi?

Tüp mide ameliyatından sonra geri kilo alımı olan hastalarda revizyon cerrahisinde hangi yöntemin seçilmesi gerektiği hakkında güncel bir çalışma yürütüldü. Geriye dönük olarak hastaların değerlendirildiği bu çalışmaya göre, kilo kaybı, yandaş hastalıkların düzelmesi ve besin eksiklikleri konusunda SADI-S ameliyatı ile Mini Gastrik Bypass, ya da tek anastomozlu gastrik bypass ameliyatları kısa-orta vadeli sonuçlarına göre karşılaştırıldı. Her iki ameliyatın da bu konularda neredeyse eşit derecede başarılı olduğu saptandı. Bununla birlikte, tüp mide ameliyatından sonra reflü (GERD) problemi yaşayan hastalarda SADI-S’in daha az sindirim sistemi komplikasyonu nedeniyle daha iyi bir seçenek olarak görülebileceği bildirildi.

Mini-gastrik bypass ameliyatı gastrik bypass türlerinden biridir. Klasik gastrik bypasstan farklı olarak daha ince ve uzun bir mide poşu oluşturulur. Bu mide poşu sadece tek anastomoz, yani bağlantı ile, yaklaşık 200 cm uzaktaki bir ince barsak ansıyla birleştirilir. SADI-S ise metabolik cerrahinin en etkili ameliyatlarından biri olan duodenal switch ameliyatının, teknik olarak basitleştirilmiş bir versiyonudur. En önemli özelliği mide çıkışındaki pylorun korunması ve buranın 2-3 cm ötesinden bir mide-barsak birleşiminin oluşturulmasıdır. Bu sayede safranın mideye girmesini önleyen bir mekanizma eklenmiş olur. Bağlantı ince-kalın barsak bileşkesine 250 cm mesafeden yapıldığı için emilim bozucu etki de çok kuvvetlidir.

Revizyon Ameliyatı Çizim

 ‘Single Anastomosis Duodeno-ileostomy (SADI-S) Versus One Anastomosis Gastric Bypass (OAGB-MGB) as Revisional Procedures for Patients with Weight Recidivism After Sleeve Gastrectomy: a Comparative Analysis of Efficacy and Outcomes’ başlıklı makale Katar ve İspanyalı araştırmacılar tarafından hazırlandı ve Obesity Surgery dergisinde yayınlandı. Makaleye buradan ulaşabilirsiniz.

Araştırmacılar SADI-S veya OAGB – MGB ameliyatı geçiren hastaların verilerini ileriye dönük olarak minimum 1 yıl süreyle takip ettiler ve kilo kaybı, yandaş hastalıklar, nutrisyonel eksiklikler, komplikasyonlar ve sonuçlar hakkında kıyasladılar.

Toplam olarak 91 hastanın dahil edildiği çalışmada 42 hasta SADI-S, 49 hasta OAGB ameliyatı geçirdi. Her iki grubun da yaş ortalaması 38 olup, hastaların çoğu kadındı. Tüp mide ameliyatı geçirmeden önceki BMI ortalaması OAGB grubu için 52, SADI-S grubu için 50 idi. Kilo olarak da sırasıyla 133 ve 139. Tüm hastalar revizyon cerrahisi açısından değerlendirilerek uygun bulundu.

Revizyon Cerrahisinde Her İki Ameliyat da Başarılı

Mini gastrik bypass grubunda ortalama 43 olan ameliyat öncesi BMI değeri revizyon cerrahisi sonrası bir yıl içinde 35.3’e indi. HbA1c, serum kolesterol, HDL ve LDL seviyelerinde anlamlı düzelmeler buna eşlik etti. Yan etki olarak hemoglobin seviyelerinde de düşüş olduğu gözlendi.

SADI-S grubunda da bir yıl içinde BMI değerlerinde anlamlı bir düşüş gözlendi. Ameliyattan önce 43.7 olan BMI 34’e kadar indi. Serum B12 ve demir seviyelerinde anlamlı yükselme, HbA1c, vitamin D, trigliserid, HDL ve LDL’de ise anlamlı düşüş gözlendi. 

Toplam kilo kaybının ilk 1 yılda SADI-S grubunda anlamlı olarak daha yüksek olduğu, ancak 18. aydaki toplam kilo kaybı konusunda anlamlı fark olmadığı bildirildi. Ek olarak fazla kilonun kayıp oranı da her iki grupta neredeyse aynı idi. 

Peki Ya Yan Etkiler? Onlar da Hemen Hemen Aynı

Araştırma sonuçlarına göre yan etkiler konusunda 2 revizyon ameliyatı da neredeyse aynı denebilir. Revizyon cerrahisi genel olarak primer ameliyatlara göre özellikle emilim eksikliği ve vitamin mineral eksikliklerl açısından nispeten daha dikkatli olunması gereken bir cerrahi türüdür.

Mini Gastrik Bypass grubunda serum protein, çinko, vitamin D ve HDL seviyeleri SADI-S grubuna göre anlamlı olarak daha yüksekti. HbA1c seviyeleri ise her iki grup arasında neredeyse aynıydı. Her iki grup arasında istatistiksel anlamlı olacak düzeyde besin eksikliği farkı izlenmedi. Sadece çinko düzeyleri SADI-S hastalarında anlamlı düzeyde düştü.

1 yıl sonra, SADI-S grubundaki hipertansiyonu olan 4 hastanın ikisi ilaçlarını tamamen bıraktı, reflü belirtileri olan 7 hastanın sorunu tamamen düzeldi ve 3 hasta ilaçlarını tamamen bıraktı.

Mini gastrik bypass grubunda ise Tip 2 diyabeti olan 6 ve yüksek tansiyonu olan 5 hastadan, bir hastada diyabet ve hipertansiyon tamamen düzeldi. İki hasta ilaç dozlarında azalma ve kan şekeri değerlerinde düzelme bildirdi.

Her iki grupta da yaşam kaybı gözlenmedi. Mini gastrik bypass grubunda 13, SADI-S grubunda 8 hastada çeşitli komplikasyonlar gelişti. MGB grubundaki komplikasyonlar anastomoz ülseri, yeni gelişen reflü, safra reflüsü ve stapler kaçağı idi. SADI-S grubunda ise yağlı diare, karın içinde sıvı birikimi ve besin eksikliğine bağlı revizyon ihtiyacı gözlendi.

Özetle SADI-S ve Mini gastrik bypass başarısız tüp mide ameliyatı sonrası etkili revizyon ameliyatlarıdır ve her ikisi de vücut kitle indeksi ve kilo kaybı, yandaş hastalıkların düzelmesi ve besinsel eksiklikler konusunda karşılaştırılabilecek düzeyde başarılıdır. Reflüden yakınan hastalarda ise SADI-S ameliyatı daha iyi bir seçenek gibi görünmektedir. 

Yazar: Op Dr Murat Üstün

Dr. Murat Üstün is the Lead Bariatric Surgeon at IBC - Istanbul Bariatric Center. Dr Murat Üstün has made a commitment to every patient's well-being and safety, a goal that is also pursued by our staff and medical professionals that are at your service, this is part of the excellence equation. Dr Murat Üstün and the Istanbul Bariatric Center team perform medical procedures, including gastric bypass, sleeve gastrectomy, adjustable gastric band, and biliopancreatic diversion with duodenal switch. While performed differently, all of these procedures help patients lose weight by limiting how much food the stomach can hold as well as the patient’s absorption of nutrients. Surgeries are performed at a JCI accredited Hospital. The Joint Commission International works to improve safety at health care facilities domestically and globally. Accreditation ensures facilities are up to date, physicians are board-certified, plans for follow-up care are in place, risks of traveling after surgery are outlined, and more.

Tüm Yazıları →

Yorum bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Arayın
Bilgi Alın
Whatsapp